Belgesel Filmlerinde Figuran Olan Ezik Hayvan

her belgeselde yok aslandı, yok fildi, yok kaplandı. sürekli aynı hayvanlar. bütün belgesel yapımcıları bu hayvanlara çevirir kameralarını. varsa yoksa bunlardır. oysa ki doğa dediğimizde bir sürü canlı var. kurt var, kuş var, böcek var. ama ne var yani o bitli aslanlarda da bilmem ki.

aslan efendi osursa hemen filmini çekerler. oysa ki, belki az ileri de sabah kalkmış ve traşını olmuş, gayet de güzel giyinmiş bir at sineği en güzel şarkılarından birini söylüyordur. belki de aslanın hemen yanında bir taşın ardından kameraya el sallayan bir bok böceği vardır. lakin her şey gibi bu da yalan bir dünya. yalan doğa...

aslan kadar meşhur değil belki o at sineği, bir kaplan kadar hızlı koşamıyor olabilir o bok böceği. ama sonuçta onlarda canlı. onlar da kameralara çıkmak, şöhret olmak istiyorlar.

bir antilop düşünün. belki de çok iyi bir doktor olacak büyüyünce. belki... belki okuyacak avukat olacak. ama yook. illa ki bir aslana yem yapılacak belgeselde. aksini düşünmek bile doğru değil.

işte o geçici şöhretin kollarında gününü gün eden, iki kuruşluk belgeselciler sayesinde her gün karnını doyuran o aslanlar varken; emeğiyle çalışan, orman halkından biri, namusuyla gece gündüz çalışıp, yuvasına iki parça yiyecek getirmek için çalışan o kertenkeleyi kimse görmüyor. kimse bunun belgeselini çekmiyor. niye hep bu hayvanlar ölmek zorunda. niye hep aynı hayvanlar figuran olmak zorunda. kimse bana besin zinciri deyip de gelmesin. yırtarım zincirleri, enginlere sığmam taşarım.

Read Users' Comments (0)

Hayatın Koyduğu Sahte Hedeflerden Yorulmak

Eskiden en büyük hayalimdi, Amerika'da Route-66 'yı bir uçtan bir uca araba üstünde geçmek. Hep o Amerikan filmlerine özenirdim. İki kafadar külüstür sayılabilecek bir araba ile yola çıkarlar ve yol boyunca motellerde, tamirhanelerde, küçük kasabalarda türlü olaylarla karşılaşırlardı. Yol boyunca radyolarını açıp dinlerler ve hayatlarına karışmayan hiç bir şey olmadan dilediklerince hedeflerine doğru ilerlerlerdi.

Mutluluk için illaki çok şeye gerek yok. Önemli olan sadece sahip olunanlarla hedefe varabilmek. Ömrümüz boyunca hedef diye önümüze konulanlara bakarsak aslında bir ömrü boşuna yaşıyoruz. Okula gitmek, liseyi bitirmek, üniversiteyi kazanmak, "benim çocuğum doktor, mühendis, avukat olmalı" anlayışı, okul biterse askerlik, sonra gel hemen evlen, çoluğa-çocuğa karış, evden işe, işten eve git-gel. İşte budur başarılarımızın vektörel toplamı. Bunların her biri yaşandıkları anda birer başarıdırlar. Ama gerçek isteklerimiz midir, gerçek hayallerimiz midir? Bize dayatılan sahte başarılar arasında koşmaktan yoruluyoruz, tüketiyoruz kendimizi.

Şimdi olsaydı bir külüstür amerikan arabası da bir yolculuğa çıksaydım. Kimse sormasaydı beni. Koray kankim de olacaktı yanımdaki. Yürrü bee.

Hani Abidin Dino'ya demiş ya şair, "bana mutluluğun resmini çizebilir misin" diye. Ben de bir yerlerden download ettim mutluluğun resmini. En azından bakıp bakıp iç geçiriyorum şimdi.

Read Users' Comments (0)

İstanbul'dan Ayrılma Korkusu

Bugünlerde hayatımda farklı bir kapı açıldı. Geçmek için reddedemeyeceğim bir kapı bu. İzmir şehrine yerleşmek ve orada özel bir firmada üst düzey müdür olarak çalışmak gibi bir teklif geldi bana ve gerekli şartları konuştuktan sonra kabul ettim. Kabul ettim ama hala daha içimde bir burkuntu var. Sebep, sevgilim İstanbul'dan ayrılmak.

İzmir gibi modern ve yaşamın içinde kıpır kıpır
bir şehre de gidiyor olsam İstanbul'dan ayrılmak koyuyor insana. Doğduğum, büyüdüğüm şehir İstanbul. Sevdiğim şehir İstanbul. Her türlü çilesiyle, stresiyle vazgeçilmez bir şey İstanbul.

Kader bir çok kez beni ayırdı bu şehirden. Fen Lisesini kazanıp Edirne'ye, üniversiteyi kazanıp Balıkesir'e gittim. Askerlik hizmeti için Ankara'ya da yolum düştü bir süre. Ama hepsinde de özletti kendisini İstanbul şehri. Onsuz olamayacağımı çoğu kez anlamıştım.

Ve maalesef şimdi de hayat mücadelesi için İzmir'e gidiyorum. Hem de bu sefer geri dönüşü de zor bir yoldayım. Kısmetse evlenip oraya da yerleşeceğim. İş ve ev gibi iki büyük kavramı taşıyacak olan İzmir, İstanbul'dan ayrılma korkumu hiç bir şekilde bastıramıyor. Artık önümüzdeki maçlara bakacağız.

Read Users' Comments (0)